Türk Ağabeyimle Hatıralar
Öz
Eylül 1992’de nispeten genç sayılabilecek bir yaşta IFLA Genel Sekreterliği görevini üstlenmiştim. O zamanki IFLA Başkanı Robert Wedgeworth ile ilk resmi ziyaretimizi, 1995’de İstanbul’da düzenlenecek olan IFLA Konferansı ile ilgili görüşmek üzere Ankara’ya yapmıştık. 1986’daki ilk ziyaretimden sonra Türkiye benim favori tatil bölgelerimden biri olmuştu. Ankara ziyaretim de oldukça etkileyiciydi. Hilmi Çelik Düzenleme Komitesi’nin önemli isimlerindendi ve üyesi olduğu IFLA Parlamento Kütüphanecileri Komitesi’nde de aktif rol oynuyordu. IFLA ‘mekanizması’ hakkında sahip olduğu bilgi ve tecrübesiyle Hilmi Çelik, IFLA Genel Merkezi, Yürütme Kurulu, Türkiye’deki meslektaşları, Düzenleme Komitesi ve diğer komite ve çalışma grupları için paha biçilmez bir ortak olmuştu. Hilmi Çelik IFLA grubu ile Türk grubu arasındaki boşluğu doldurmak için önemli ölçüde çaba sarf etmiştir. Bunu, geleneksel Türk misafirperverliğinin yollarından ziyade özellikle kendi sıcak şahsiyeti ve şakacı yanını kullanarak başarmıştır. Yaklaşık 3000 katılımcı çeken IFLA 1995 Konferansı’nın çok başarılı geçmesindeki ciddi katkısı yadsınamaz. Benim için “bunda gavur ukalalığı yok” derdi. Hilmi Bey benim için sahip olduğum tek ve Türk ağabeyimdi. Türkiye dışında Abi kelimesini büyük bir heyecanla kullandığımda onun adının Mr. Abi olduğunu sanıyorlardı.
Bu şahsi tecrübelerimiz arkadaşlığımızı İstanbul Konferansı sonrasında da sürdürmemizi sağlamıştı. 1995 yılının sonuna doğru Ankara’yı tekrar ziyaret ettiğimde Hilmi Bey’in ailesinden çok özel bir obje olarak hediye ettiği H.C. damgalı kahve seti benim için çok değerli olup, evimde her zaman gurur veren bir yer işgal etmiştir. Yeryüzünde nerede ve ne zaman karşılaştıysak Hilmi Bey’in geçmişteki favori anılarını konuşmak ve birlikte eğlenceli, bol kahkahalı vakit geçirmek için fırsat bulmuşuzdur. 1997’de Meclis Kütüphanesi’nden Sabancı Üniversitesi Kütüphanesi’ne geçtiğini biliyordum. 1998’de Amsterdam’da evimi ziyaret ettiğinde onun uluslararası tecrübesini yansıtarak, hem araştırmacılar, hem de öğrencilerin ihtiyaçlarına odaklanarak bir kütüphane inşa etmesinden duyduğu gurur beni çok etkilemiştir. 2008’de kendisini ziyaret ettiğimde, on senede kütüphanesinin geldiği nokta onu gururlandırmış ve benim ilgimden hoşnut kalmıştı. Bana önce Hüzünleri Taşıdım Sevinçleri Yaşadım – Anılar kitabını vermiş, sonra da bana hediye ettiği H.C. damgalı kahve setinin hikayesini anlatmıştı (bkz. s. 293). Aslında H.C. kendisinin değil, o dönemdeki Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un isim ve soyadının baş harfleriydi ve kahve seti de onun özel ziyaretçileri için hazırlanmış hediyelerden biriydi. Böylece Hilmi Bey bu aldatmacayı arkamızda bıraktığı için rahatlamıştı.
Türk eşim Güneş Kara ile olan özel bağımızda ve evliliğimizde hep destekçimiz olmuştur. Hilmi Bey ile olan ilişkimiz emekliliği sonrasında da devam etmiştir. Uluslararası kütüphanecilik ortamını özlüyordu ama deniz kıyısındaki yazlık evinin ve ailesinin de keyfini çıkarıyordu. En son yazlık evinde buluşmuş, bizi mangalda yaptığı köfteler ve hoş sohbetiyle eğlendirmişti. Hilmi Bey’in ölümü çok ani oldu. Emekliliğinin tadını daha uzun yıllar çıkarmalıydı. Benim olduğu kadar başkalarının hayatında da farklılık yaratmıştır. Huzur içinde yatsın. Güle güle çok sevgili ağabeyim.